Kimseden fayda ummam, dilenmem kol kanat;
Kendi boşluk ve gökkubbemde uçar giderim;
Eğilmek, esaret zincirinden ağırdır boynuma;
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim.

Tevfik Fikret

24 Ocak 2011 Pazartesi

Milliyet-Uğur Meleke - Ben de ıslıkladım! - Milliyet.com.tr

Milliyet-Uğur Meleke - Ben de ıslıkladım! - Milliyet.com.tr

Ben de ıslıkladım!


Hafta sonları stadyumlarda toplanan bir küçük ilçe nüfusu kadar insanı, sadece o günkü müsabakayı boş gözlerle izlemeye gelen işsiz/hissiz ve fikirsiz kalabalıklar olarak değerlendirme hatasına sıkça düşeriz. Oysa bir futbol müsabakası sadece çayır-çimen, top-kale, ıslık ve düdükten ibaret değildir; bir kentte yaşayan 40-50 bin bambaşka insanı, siyahı-beyazı, kadını-erkeği, dinliyi-dinsizi, faşisti ve komünisti yana yana, omuz omuza getirebilecek tek organizasyondur aynı zamanda... Bir sinema ya da tiyatro salonu birkaç yüz, bir konserse birkaç bin kişiyi toplayabilir genelde... Bir futbol müsabakasındaysa farklı hayat standartlarına, eğitim düzeylerine ve siyasi görüşlere sahip 50 bin farklı insan 10-12 dönüme sıkışabilir.
Bir spor müsabakası, bir ayakkabı boyacısıyla bir fabrikatörün, bir travestiyle bir profesörün, bir rahiple bir yankesicinin bir arada ya da ayrı ayrı tepkilerini gösterebilecekleri bir ortamdır. Parti mitingine, sendika toplantısına benzemez. Demokratik ülkelerde bu kadar farklı insanı tahakküm altına almaya pek kimsenin gücü yetmez. İki sezon önce Fenerbahçe yönetimi tribünleri kontrol etmek istedi, yapamadı; aylarca Zico sesleri yükseldi. Beşiktaş’ınki denedi, sonuç vermedi. Bir tribün engellemeye çalıştığı halde diğerleri hep bir ağızdan yönetimi protesto ettiler. Türk Telekom Arena’da yaşanan da daha öncekilere benziyor: Birleşik bir grup alkışlıyor, ama bağımsız çoğunluk dinlemiyor. TOKİ Başkanı’nın konuşmasına kızıyor, tepkisini yuhalayarak ve ıslıklayarak gösteriyor.
O yüzden bu stadyumlardan yükselen sesleri küçümsememek lazım. Statlar hürdür ve masumdur. Hırvatistan’ın temelleri Zagrep’in Maksimir Stadı’nda atılmıştır. Çavuşesku’nun çöküşünün önemli bir evresi Bükreş’in Ghencea Stadı’nda yaşanmıştır. İstanbul’un Seyrantepesi’nde yaşanan da öyle hür, öyle masum bir tepkidir özünde...

10 liranın hesabı
Tabii ki hiç kimse Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nde böyle bir protestoyu arzu etmezdi. Zaten bu protestonun da çoğu başbakana değil, ondan önceki konuşmacılarıydı. Başbakan ve ekibi İstanbul’a harika bir spor kompleksi yaptılar. Bu statta 2020 Avrupa Şampiyonası maçları oynanacağına eminim. Ve samimiyetle söylüyorum, bu stat son iki Avrupa Şampiyonası’nın oynandığı (Portekiz, İsviçre ve Avusturya’daki) bütün statlardan daha güzel...
Ama protestonun kökeni, bence stadın fiziksel özelliklerine dayanmıyor. Kamu vicdanını yaralayan başka iki büyük hata var: Birinci hata, 600 trilyonluk bir yatırımı ikide bir ayda 600 lira kazanan insanların gözüne sokmak.
O 600 trilyon, bakanın/bürokratın cebinden çıkmadı. Pardon çıktı. Ama 600 trilyon değil, 10 lira çıktı. Ülke nüfusu 70 milyon olduğuna göre, bu stadın yapımı için kaba bir hesapla hepimizin cebinden 10 lira çıktı. O zaman devlet erkânı, cebinden 600 trilyon harcamış gibi değil, CEBİMDEN 10 LİRA HARCAMIŞ GİBİ KONUŞMALI. Bana 600 trilyonu değil, 10 lirayı anlatmalı...

Nahif ve güçsüz
İkinci hataysa daha bireysel. Ölmüş bir insanın arkasından kullanılan iki sözcük çok yaralayıcı: “Özhan Canaydın’ın karşımızda NAHİF ve GÜÇSÜZ duruşu, dün gibi aklımızda” diyor TOKİ Başkanı... Kamuoyu o sözcüğü NAİF (saf, deneyimsiz) olarak anladı; oysa cümlenin gelişinden o kelimenin NAHİF (zayıf, cılız, çelimsiz) olduğu tahmin edilebiliyor.
“Sayın TOKİ Başkanı; bugün kuvvetli-güçlü-sağlam olabilirsiniz, olabiliriz. Ama unutmayınız: Toprağın altı, nice kuvvetli şahlarla, sultanlarla, padişahlarla dolu...”

5149 sayılı yasa
Islık meselesinin en trajikomik kısmıysa, en sonunda saklıymış: Galatasaray Başkanı Polat, ıslıklayanları 240 kamerayla tespit edip stada bir daha almayacaklarını beyan etti. Şimdi Sayın Başbakan’a, Sayın Spor Bakanı’na, Sayın TFF Başkanı’na soruyorum:
1) İnsanlar hoşlarına gitmeyen bir şeyi protesto etmek için ne yapmalı? Tribüne döner bıçağı, keser, kasatura mı sokmalı? Birbirini mi vurmalı? Küfür mü etmeli? Yoksa en medeni protesto biçimini mi (yani alkış, ıslık ya da yuhalamayı mı) tercih etmeli?
2) 5149 sayılı sporda şiddet ve düzensizliği önlemeye dair yasa içeriğinde “ıslıkla protesto” stada girmeme sebebi olacak mı?
3) Aynı yasada stada girecek/girmeyecekleri kulüp başkanları mı belirleyecek? Mesela Karabük Başkanı tipini beğenmediği adamı, Antep Başkanı kendisine muhalif olanı stada sokmayabilir mi? Eğer kulüp başkanlarının böyle bir yetkisi yoksa Sayın Polat, hangi hukuka dayanarak böyle tehditte bulunabiliyor?
Eğer bu ülkede ıslıkla protesto yasaksa; stada girecekleri/girmeyecekleri İl Güvenlik Kurulu değil, Bakanlık değil, Polis Teşkilatı değil, kulüp başkanları belirleyecekse; ben bundan sonra hiçbir stada girmek istemiyorum. Hatta, kendimi ihbar ediyorum: Cumartesi 19:30’da ben de ıslıklı protestoya katıldım. 240 kameranızla zaten yerimi ve kimliğimi tespit etmişsinizdir. Beni de bundan sonra TT Arena’ya almamanızı arz ederim.
Nokta...

İlk yarının ardından (Düşme hattı)
Küme düşme hattında yer alan 3 takım; Konya, Buca ve Kasımpaşa’nın ikisinin oynatmama değil oynama odaklı takımlar olması ilginç...
Konya belki de 10 büyük Avrupa Ligi’nin en negatif takımı. Barcelona’yı kim durduracak diyorlar, Belek’e hazırlık için gelseler ve Konyaspor’la karşılaşsalar enteresan sınav olacağına emindim! Doğan’ın 6 stoper ya da 7 ön liberolu düzeniyle Süper Lig’de mücadele etmenin Konyalılar’a da keyif verdiğini düşünmüyorum.
Kasımpaşa, Konya’nın aksine hücumcu takımdı, ama teknik adam değişikliği sonrası bu kimliği koruyacaklarına şüpheliyim. Eğer Vural’ı tutsalardı sevinecektim, çünkü küme düşseler bile takımı alkışlayacak ve hocaya “Bizi tekrar lige çıkart” diyecek vefalı bir taraftar kitlesine sahipler. Belki de Vural orada devam edecek ve Türk futbolunda bir devrim yapacaklardı.
Mesela Buca, hoca değişikliği sonrası kimlik bunalımını 10 haftadır yaşıyor. Aybaba devre arasında kendi takımını yaptı ve aynı anda Leko, Erkan, Sercan, Musa ve bir santrforlu düzeniyle beşli hücum eden takım üretti. Dipteki 3 takım içinde en büyük şansa sahip ekip, genç-dinamik ve hücumcu Buca gibi görünüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder